4 Aralık 2007 Salı

İYİLİK


Birr(iyilik), iman, ibadet ve ahlâka ilişkin bütün iyilikleri ifade eden bir terimdir.
Birr, insan vicdanını huzura kavuşturan, ruh dünyasını aydınlatan ve geliştiren her türlü iyilik ve güzellikleri kapsayan bir terimdir. Birr, bütün hayırların en tam şekli, takva ise bütün serlerin terkedilmesi ve bir daha yapılmamasıdır. Birr, bol bol iyilik etmek, hayır işlerinde geniş
olmak demektir. Birr, bütün taat sayılan, yani Allah'a saygı ifade eden davranışlar ve insanı Allah'a yaklaştıran hayırlı işleri içerisine alan bir kelimedir. Birr, Allah'a karşı saygılı olmak, insanlara karşı iyi davranmak ve iyilik yapmaktır. Birr ve takva birbirlerini tamamlayan iki ahlâkî faziletlerdir. İyilik, müslümanların gerek kendi aralarında gerekse diğer insanlara karşı güzellik ve adaletle davranmaları demektir. İyilik müslümanın Allah'a karşı olan görevlerini ifa
etmektir. İyilik, insanın işlediği sâlih amellerin bütünü demektir. İyilik takvanın kendisidir. Allah'ın emrine uyup, ilâhî murakabeyi yakînen kavramaktır. İyilik, gerek söz gerekse davranışla insanların iyilik ve mutluluğunu, dirlik ve düzeni için çalışmaktır. İyilik, ferdin ve toplumun hayatını düzenleyen amellerdir. Ameller Allah'ın istediği ölçüler dâhilinde yapılırsa işte o zaman iyilik gerçekleşir. Fahreddin er-Râzî birri, "Bütün saygılı davranışları ve insanı Allah'a yaklaştıran hayırlı işleri içine alan bir kelime" şeklinde tarif etmiştir.345
Birr kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de her türlü iyilik, ihsan, itaat, doğruluk, Allah'ın emir ve rızâsına uygun şekilde malî yardımlarda bulunma, namaz ve zekât ibadetlerini yerine getirme, sözleşmelere riayet etme, en zor ve sıkıntılı zamanlarda bile sabırlı ve metanetli olma gibi mânalarda kullanılmıştır. Şu halde birrin muhtevası iman, ibadet ve ahlâka dair bütün iyi
hasletleri kapsayacak genişlikte bir kavramdır.
Resûl-i Ekrem'e, "İyilik nedir?" diye sorulduğunda şu âyet-i kerîmeyi okumuşlardır:346
"İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah'a, âhiret gönüne, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden (Allah'ın rızâsını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan infak eden, namazı kılan ve zekâtı veren, antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirenler, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenlerdir. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlar ve işte Allah'tan
korkup kötülüklerden sakınanlar bunlardır."
347
Görüldüğü gibi âyette açık bir şekilde "iyilik" hem imanı hem de bütün güzel ve iyi amelleri içine
almaktadfr. Âyetten anlaşılan bir diğer husus ise iyiliğin sıdk ve takvayı da içine almasıdır. Diğer bir ifadeyle birr, takva sahibi insana has bir fazilettir. Ayrıca birr, başta İslâm'ın inanç esaslarını kabul etmek, sonra da ihtiyaç sahiplerine malî yardımlarda bulunmak ve ahlâka ait bütün iyi huyları kapsayacak genişlikte bir kavram olarak zikredilmiştir.
Hz. Peygamber'e (s.a.v), "İyilik ve kötülük nedir? diye sorulunca, Resûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"İyilik, kalbin huzur bulduğu, rahat ettiği şeydir; kötülük ise kalbi tırmalayıp rahatsız eden şeydir."348
Peygamber Efendimiz (s.a.v) başka bir hadiste, "Birr ahlâk güzelliğidir"349 buyurmuştur.
İYİLİK YAPARKEN

Müminlerin bir güzel ahlâkı da herkese iyilik yapmaları, insanları sevindirmek için can atmalarıdır. Bu hususta kardeşlerini kendi nefislerine tercih etmeleridir. Kerem ve ihsan sahipleri, başkalarına bir iyilik yaptıkları zaman, bundaki niyetleri Allah Teâlâ'nın rızâsını kazanmak olmalıdır. Karşıdaki şahıstan bir karşılık beklememeli, yaptığı iyiliğin mükâfatını
sadece Allah Teâlâ'dan beklemelidir.
Mümin, iyilik yaparken karşısındaki insanın bu iyiliğe lâyık olup olmadığına bakmayıp, önüne gelen iyiliği gücü nisbetinde yapmaya çalışmalıdır.
Huzeyfe (r.a) anlatıyor: Resûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Sakın sizden kimse kalkıp da, 'Ben insanlara göre davranırım; eğer insanlar iyilik yaparsa ben de iyilik yaparım, kötülük yaparsa ben de kötülük yaparım' demesin. Aksine, nefsinizi şuna alıştırın: Halk size iyilik yapınca siz de iyilik yapın, kötülük yaparsa siz onlara kötülükle karşılık vermeyin (kendilerini affedin ve iyilik yapın)."350
Hz. Ali (r.a) bu konuda şöyle demiştir: "Karşındaki iyilik bilmez biri de olsa sen iyilik yap! Zira böyle bir iyilik, yarın mizanda mukabilinde teşekkür edilen iyilikten daha ağır basar."
Şu söz de onun: "İyiliğinize nankörlük edenlerin hali sizi iyilik yapmaktan soğutmasın. Çünkü biri yaptığınız iyiliği anlamazsa, bir diğeri anlar. Siz iyilik yapmaya devam edin."351
Şair Hutay'e der ki: "İyilik eden mükâfattan mahrum olmaz. Allah için yapılan iyilik zayi olmaz. Şüphesiz mükâfatı görülür."
Esma b. Hârice demiştir ki: "Benden bir ihtiyacını isteyen hiç kimseyi boş göndermek istemem. Eğer o, şerefli bir kimse ise onun şerefini korumuş olurum (başkasına gidip de yüzsuyu dökmez). Şayet benden bir şey isteyen kimse adi bir kimse ise (onun ihtiyacını görerek) kendi şerefimi korumuş olurum."352
Büyük velî Yahya b. Muâz (k.s) şöyle derdi: "Bir müslüman şu üç hususta senden emin olsun: Bir müslümana faydalı olamıyorsan, bari zararın dokunmasın. Onu sevindiremiyorsan, bari onu üzme. Onu methedemiyorsan bari onu kötüleme."353
Ali b. Muhammed (rah) derdi ki: "İnsanların kalplerini kazanmayı, onları hoşnut ve razı etmeyi
isteyerek herkese iyilik et. İyilikten ayrılma. Bu yolda insanlara hizmetin devamlı olsun. Çünkü insan, iyiliğin kölesidir. Sana bir sıkıntı ve zarar gelirse sen bunu yapanlara karşı gücün yettiğinde affedici ve hatalarını görmeyici ol."
Muhammed b. Münkedir (rah), tabiînden Muhammed b. Suka'ya (rah), "Yâ Ebû Abdullah! Sana
en hoş gelen amel hangisidir?" diye sordu. Muhammed b. Suka da, "Mümini sürura boğmaktır"
dedi. "Ondan sonra hangisidir?" diye sordu, "Kardeşlere ikram etmektir" dedi.
Mürüvvetsiz eşek arısına demişler ki: Bal vermiyorsun, bari kimseyi sokma.354
Benim Halim Senden Sual Edilebilir

Bir köylü Hz. Ömer'in (r.a) huzuruna gelerek, "Ey hayır sahibi Ömer! Allah Teâlâ seni cennetle
mükâfatlandırsın. Kızlarım ve anneleri için giyecek bir şeyler istiyorum. Zamanın ağır şartlarına karşı bize kalkan ol. Bunları Allah rızâsı için yap!" diye bazı beyitler okudu.
Hz. Ömer, "Eğer bu arzularını yerine getirmezsem ne olur?" deyince, "O zaman ümitsiz olarak dönüp giderim" dedi. Hz. Ömer, "Gidersen ne olur?" diye sordu. Köylü, "Sen müslümanların halifesisin. Herkesin iyilik ve fenalıkları toplanıp, ihsanda bulunanların durağının cennet, ihsanda bulunmaktan kaçınanların gideceği yerin de cehennem olduğu gün, benim halim senden sual edilebilir" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer, sakalları ıslanıncaya kadar ağladı ve yanında bulunan
bütün malını o kimseye hediye etti.355

345 Râzî, Mefâtîhu'l-Gayb, 2/213 (Beyrut 1994).
346 bk. Kurtubî, el-Câmİ iİ'Ahkâmi'l-Kur'ân, 1/223; Süyûtî,ed-Dürrü'l-Mensûr,1/411.
347 Bakara 2/177.
348 Buhârî, Edebü'l-Müfred, nr. 295; Tirmizî, Zühd, 55; Beyhakî, Şuabü'l İmân, nr. 7995; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 5163.
349 Müslim, Birr, 5; Tirmİzî, Zühd, 52; Tebrîzî, Mişkâtü'l-Mesâbih, nr.5072.
350 Tirmizî, Birr, 63 (nr. 2007); Tebrîzî, Mişkâtü'l-Mesâbih, nr. 5129.
351 Mâverdî, Edebü'd-Dünyâ ve'd-Dîn, s. 296.
352 Kuşeyrî, Risale, s. 248.
353 İbnü'l-Cevzî, Sıfatü's-Safve, 2/340; İbnü'l-Mülakkın, Tabakatü'l-Evliyâ,s.322; Semerkandî, Tenbîhu'l-Gâfilîn, s. 79; Kuşeyrî, Risale, s. 158.
354 Şeyh Sa'dî, Gülistan, s. 291 (tercüme, s. 183).
355 Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 35823; Mâverdî, Edebü'd-Dünyâ ve'd-Dîn, s. 293.

Hiç yorum yok: