4 Aralık 2007 Salı

İYİLİĞE NASIL KARŞILIK VERİLİR?

Bu konuda Ebü'l-Hasan el-Mâverdî (rah) şöyle der:
"Bir iyilik gören şahıs için, o iyilik bir nevi esaret bağıdır. Onun bu bağdan kurtulması ancak şu iki şeyle mümkündür:
Birincisi: İyilik gören şahıs, o iyiliğin karşılığını verebilecek güçte ise gördüğü iyiliği, iyilikle
karşılamalı.
İkincisi, eğer buna gücü yetmiyorsa iyilik gördüğü kimseyi yanında ve gıyabında hayırla anarak kendisine teşekkür etmelidir. Bu konuda Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Bir kimseden iyilik gören onu gizlemeyip sahibini hayırla ansın. Böyle yaparsa nimete şükretmiş olur, gizlerse nankörlük etmiş olur."416
Allah Resulü (s.a.v) diğer bir hadislerinde, "İnsanlara teşekkür etmeyen Allah'a da şükür etmez"
417 buyurarak, nimete şükrün methini ve nimete küfrün çirkinliğini ilân etmişlerdir.
Ediplerden biri, "Kendilerine iyilikte bulunanlara teşekkür etmeyenler, nimetin kesilmesini hak ederler" demiştir.418
Bişr-i Hâfî (k.s), "İyiyi iyi olarak kabul etmeyen, çirkini de çirkin olarak kabul etmez" demiştir.
Ebû Bekir el-Verrâk (k.s) ise şöyle derdi: "İyiliği görüp, kıymetini takdir ederek ona karşı saygılı
olmak, nimetin şükrüdür."419
İmam Gazâlî (k.s) şöyle demiştir: "İnsanlardan bir iyilik gördüğün zaman önce Allah'a şükret, sonra ona vesile olan kimseye teşekkür et. Nimeti göndereni unutma, getireni de ihmal etme."
Resûlullah Efendimiz (s.a.v), iyiliğe nasıl karşılık verileceğini şöyle ifade etmiştir:
"Kim kendisine iyilik yapan kimseye, 'Allah sana hayırlı mükâfat versin' derse en güzel şekilde teşekkür etmiş olur."420
Diğer bir hadiste şöyle buyrulmuştur:
"Kime bir iyilik yapılırsa imkânı varsa ona karşı bir iyilik de kendisi yapsın. İmkân bulamazsa vereni hayırla anıp kendisine dua etsin. Zira iyilik yapanı övmekle, teşekkürünü yerine getirmiş olur. Kendisine yapılan iyiliği ve yapanı gizleyen kimse nankörlük yapmış olur."421


KÖTULÜĞÜ İYİLİKLE DEFETMEK

İyiliğe karşı iyilik, her kişinin işidir. Kötülüğe karşı iyilik ise er kişinin işidir. Bu konuda yüce
Allah şöyle buyurmuştur: "Sen, kötülüğü en güzel bir şekilde sav." Bu âyette yüce Allah, insanlarla beraber olmada faydalı olacak en güzel davranışı göstermiştir.'Bu davranış, kötülük yapanın düşmanlığını dostluğa, öfkesini sevgiye döndürmek için ona iyilik yapmaktır.423
Diğer bir âyette ise şöyle buyurmuştur:
"İyilikle kötülük bir olmaz, sen kötülüğü en güzel bir şekilde sav. O zaman seninle arasında
düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur."424
Sana kötülük yapan kimseyi ona iyilik yaparak kendinden savıp uzaklaştır. Sana kötüiük yapana
iyilik ettiğin zaman bu iyilik onu senin için dostluğa, sevgiye, şefkate itecektir. Neticede o senin yakın, sıcak bir dostun gibi olacak, sana şefkat göstermede, iyilik etmede senin bir akraban gibi
olu verecektir.425
Abdullah b. Abbas (r.a), "Onlar kötülüğü iyilikle savarlar" 426 âyetinin tefsirinde şöyle demiştir: "Onlar, kötü söz ve eziyet türü işleri selâm ve idare gibi güzel ahlâkla savarlar."427
"İnsanlar bize iyilik yaparsa biz de onlara iyilik yaparız; bize zulüm yaparlarsa biz de onlara
zulmederiz, diyen kimseler gibi olmayın. Bunun yerine kendinizi, insanlar size iyilik edince iyilik
etmeye, kötülük ettiklerinde zulmetmemeye alıştırın."428
Sahabeden biri Peygamberimiz'e (s.a.v), "Yâ Resûlallah, kendisine uğradığımda beni misafir
edip ağırlamayan adam bana geldiğinde ben de ona aynı şekilde mukabele edeyim mi?" diye
sordu; Peygamber Efendimiz (s.a.v), "Hayır, sen onu ağırla"429 buyurdu.
Yine Allah Resulü (s.a.v), "Gerçek akraba hukukunu gözetmek, gelen akrabaya gitmek değil, gelmeyen ve alâkayı kesmiş olan akrabayı aramaktır"430 buyurmuştur.
Ebü'd-Derdâ (r.a) demiştir ki: "Çok insanlar vardır ki yüzlerine güleriz, ama kalbimiz onlara
lanet eder."431 Bunun mânası, karşı tarafı idare etmektir. Bu şekilde ondan gelecek kötülük ve eziyetler defedilir.
Muhammed b. Hanefiyye (r.a) şöyle demiştir: "Görüşmek zorunda olduğu kimselerle iyi
geçinmeyen kimse hikmet ehli olamaz. Bu, yüce Allah'ın kendisi için bir çıkış ve kurtuluş yolu
yaratana kadar devam etmelidir. Güzel ahlâklı olmayan kimselerle yapılan muameleler ve
konuşmalar, zaruri bir halden kaynaklanmalıdır. Güzel ahlâklı kimselerle beraberlik ve dostluk ise iradeyle yapılan güzel bir tercihin sonucu olmalıdır."432
Şems-i Tebrîzî (k.s) şöyle der: "Eğer bir kimse bana âhireîimle ilgili bir defa iyilik edip, dünya ile alakalı binlerce kötülük etse, ben onun bir defa yaptığı iyiliğe nazar ederim. Çünkü iyi ahlâk bunu icap ettirir."
İmam Gazâlî (k.s) der ki: "Sana kötülük yapanları Allah'a havale et, kötülüklerinden O'na sığın. Eğer intikamla uğraşırsan, daha büyük zararlarla karşılaşırsın ve ömrünü boş yere harcamış olursun. Seninle uğraşanlara, 'Ben iyi bir adamım, lakin siz kıymetimi bilemiyorsunuz' deme ve böyle düşünme. İyi bil ki gönüllere sevgi veren ve dilediğini kullarına sevdiren sadece Allah Teâlâ'dır. Senin hakkın olan sevgi sana gelir, endişe etme."433
Muhammed Ma'sûm el-Fârûkî (k.s) şöyle derdi: "Mert isen, kötülük yapana, iyilik yap."
Said Nursi de (k.s) şöyle demiştir: "Hasmını mağlup etmek istersen, fenalığına karşı iyilikle
mukabele et."
Lokman (a.s), "Kötülük kötülükle söndürülür, diyen yalan söylemiştir, eğer bu kişi sözünde samimi ise bir ateşin yanında başka bir ateş yaksın bakalım, bunlar birbirini söndürecek mi? Bilakis su ateşi söndürdüğü gibi kötülüğü de iyilik söndürür" demiştir.434
Halil b. Ahmed, "Kötülüğüne iyilikle mukabele edilen kimseye bu iyilik kendisini kötülükten
kurtarmak için bir perde olur ve bir daha kötülüğe dönmez" demiştir.435
"Sana kötülük edeni kadere bırak, Kader, intikamını daha iyi alır." "Elinden geldiği kadar bir gönül yıkma, Çünkü bir ah, bir dünyayı altüst eder." "Kötü adla yaşamaktansa, iyi adla ölmek daha iyidir." Allah'ın Sizi Bağışlamasını Sevmez misiniz?
Hz. Ebû Bekir (r.a) sahabeden Mıstah isimli bir fakirin geçimini üstlenmişti. Bu zat, İfk Hadisesi'nde Hz. Âişe (r.ah) hakkında ileri geri konuşmalar yapınca Hz. Ebû Bekir'in canı sıkılarak, ona bir daha yardım etmeyeceğine dair yemin etti. Bu konuda Allah Teâlâ şu âyeti indirdi: İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler, bağışlasınlar, feragat göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir."436
Hz. Ebû Bekir (r.a), âyeti işitince, "Evet, severim yâ Rab" dedi ve ona tekrar yaptığı yardımı vermeye devam etti. Bunun için en doğrusu, kızdığı birine karşı yine de eski samimiyetini yaşatmak, hatta şeytanı körletmek için daha fazla ihsanda bulunmaktır. İşte bu, sıddîkların makamı ve ilâhî huzurda yakınlık elde etmiş sâlihlerin amellerindendir.437


İyilik Gören Koyun

Şeyh Sa'dî-i Şîrâzî (k.s) anlatıyor: Yolda giderken karşıma bir genç çıktı. Arkasından boynu tasmalı ve ipi de gencin elinde bir koyun koşuyordu. Kendisine dedim ki: "Koyunu senin arkandan koşturan bu tasma ile iptir. İpi bıraksan ve tasmayı çözsen koyun senin arkandan gelmez." Ben bunu söyler söylemez, genç derhal ipi bıraktı, tasmayı çıkardı. Genç sağa sola
koşmaya başladı. Nereye gitse koyun da arkasından geliyor ve koşuyordu. Çünkü o gencin elinden arpa, ot yemişti. Bu hal bir müddet böyle devam etti. Sonra genç yanıma gelerek bana dedi ki: "Koyunu benim arkamdan koşturan ne iptir ne de tasma... Ona verdiğim ot ve yedirdiğim arpadır. Bu işler böyledir ey akıllı zat!"
Fil, zorlu ve heybetli bir hayvan olduğu halde sahibine saldırmaz. Çünkü ondan lütuf görmüştür.
Ey iyi insan! Kötüleri okşa. Zira köpek bile, elinden ekmek yediği için seni korur.
Pars denilen yırtıcı hayvan, dilini bir iki gün sahibinin peynirine sürse sahibine karşı dişi kesmez
olur438 (Rivayete göre pars, peyniri çok severmiş).


İYİLİĞİ GİZLEMEK

Riya ve gösterişten korunmak için yapacağı iyilikleri gizli yapmalıdır.
Ömer b. Haris (k.s) ne güzel demiş: "Eskiden iyilik yaparlardı fakat kimseye söylemezlerdi. Sonraki devirlerde iyilik yapmaya ve yaptıkları iyiliği söylemeye başladılar. Zamanımızda ise doğru dürüst bir iyilik yapan yok, sadece iyiliği konuşuyorlar."
Zünnûn-i Mısrî ve Rabia-i Adeviyye (k.s) derler ki: "İşlediğiniz günahları gizlediğiniz gibi, yaptığınız iyilikleri de gizleyin."
Ebû Bekir el-Ferrâ (k.s) demiştir ki: "İyiliklerini gizlemen, kötülüklerini açıklamandan daha makbuldür. Sen böylece kurtuluşa erebilirsin."439
Ebü'l-Leys es-Semerkandî (k.s) der ki: "Yapılan bir iyiliği muhafaza etmek, onu yapmaktan daha zordur."
Lokman Hekim (a.s) şöyle derdi: "İki şeyi unutma: Allah'ı ve ölümü. İki şeyi unut: Başkasına yaptığın iyiliği, başkasının sana yaptığı kötülüğü."
İmam Cafer es-Sâdık hazretleri demiştir ki: "Bir iyiliğin tamamlanması için yapılanları gözde küçük görmek, etrafa yaymayıp gizlemek ve acele davranmak gerekir." 440
Ebû Abdurrahman es-Sülemî şunu anlatmıştır: "Üstat Ebû Sehl es-Su'lûkî bir gün evinin
avlusunda abdest alıyordu. Yanına biri girerek kendisinden dünyalık bir şey istedi. O anda da
kendisinde ona verecek bir şey yoktu. Adama, 'Şu abdest bitene kadar sabret' dedi. Adam sabretti. Abdestini bitirince adama, 'Şu ibriği al ve hemen çık git' dedi. Adam ibriği alıp hemen dışarı çıktı. Ebû Sehl biraz bekledi, adamın iyice uzaklaştığını tahmin ettiği bir süre geçince,
evdekilere, "Biri gelip ibriğimi alıp götürdü" diye seslendi. Hemen adamın peşine düştüler, fakat yetişemediler. Onun böyle yapmasının sebebi, ailesinin kendisini hayır yolunda çok mal veriyor, diye kınamasıydı. O da bu yolla infak ve hayrını gizliyordu."
441

416 Ebû Davud, Edeb, 11; Tirmizî, Birr, 87; Buhârî, Edebü'l-Müfred, nr.215.
417 Ebû Davud, Edeb, 11; Tirmizî, Birr, 35; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/258; 3/32; 4/278; İbn Ebü'd-Dünya, İstinâu'l-Ma'ruf, nr. 129.
418 Mâverdî, Edebü'd-Dünyâ ve'd-Dîn, s. 301.
419 Sülemî, Tabakatü's-Sûfiyye, s. 223; Kuşeyrî, Risale, s. 174.
420 Tirmizî, Birr, 87 (nr. 2035).
421 Ebû Davud, Edeb, 11; Tirmizî, Birr, 87.
422 Mü'minûn 23/96.
423 İbn Kesîr, Tefsîrü'l-Kur'âni'l-Azîm, 11/5668.
424 Fussılet 41/34-35.
425 İbn Kesîr, Tefsîrû'l-Kur'âni'l-Azîm, 13/7064.
426 Ra'd 13/22.
427 Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtü'l-Kulûb, 2/215.
423 Tirmizî, Birr, 62; Tebrîzî, Mişkâtü'l-Mesâbih, nr. 5129.
429 Tirmizî, Birr, 63.
430 Buhârî, Edeb, 15; Ebû Davud, Zekât, 45 (nr. 1697); Tirmizî, Birr, 10; Tebrîzî, Mişkâtü'l-Mesâbih, nr. 4923.
431 Buhârî, Edeb, 82; İbn Ebü'd-Dünya, Kitâbü'l-Hilm, nr. 109; Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtü'l-Kulûb, 2/215; Gazâlî, İhya, 2/1018.
432 İbn Ebü'd-Dünya, Kitâbü'l-Hilm, nr. 108; Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtü'l-Kulûb, 2/215; İbnü'l-Cevzî, Sıfatü's-Safve, 1/435.
433 Gazâlî, İhya, 3/1676.
434 Şa'rânî, Tenbîhü'l-Muğterrîn, s. 407.
435 İbn Ebü'd-Dünya, Kitâbü'l-Hilm, nr. 46; Gazâlî, İhya, 3/1667.
436 Nûr 24/22.
437 bk. Gazâlî, ihya, 3/1672.
438 Şeyh Sa'dî, Bostan, s. 261.
439 Sülemî, Tabakatü's-Sûfiyye, s. 508; Abdurrahman-ı Câmî,Nefehâtû'lüns,s. 254.
440 Necmeddin Erbîlî, Hulâsatü'l-Mevâhib, s. 30.
441 Kuşeyrî, Risâle, s. 251.

Hiç yorum yok: