28 Kasım 2007 Çarşamba

ÖNSÖZ

Güzel ahlâk, peygamberlerin yolu, meleklerin sıfatı, Allah Tealâ'nın en sevdiği hasletlerden biridir. Güzel ahlâk, yüce Allah'ın kuluna en büyük hediyesidir. Dünyada emniyet, âhirette kurtuluş sebebidir.
Dinimiz, bir hadis-i şerifte de işaret edildiği gibi, baştan sona güzel ahlâktan ibarettir. İslâm'ın nihai gayesi insanları güzel ahlâk sahibi yaparak dünyada ve âhirette mutlu kılmaktır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) gönderiliş gayesini, ahlâkî güzellikleri tamamlamak olarak belirtmiştir. Güzel ahlâk, tam ve olgun imanın belirtisidir. İmanın olgunluğu ahlâkın güzelliği ile mümkündür. İslâm dininde ahlâkı imandan ayırmak mümkün değildir. Çünkü bütün Kur'ânî emirlere boyun eğmek imanın gereğidir. Bu emirlere uymakla da en üstün ahlâkî değerler elde edilir.
Güzel ahlâk, aynı zamanda, kişideki imanın olgun olup olmadığının da göstergesi durumundadır. "İman açısından en olgun mümin, güzel ahlâk sahibi olan ve ailesine iyi davranandır"1 hadisi bu hususu dile getirmektedir. Görüldüğü gibi iman ile ahlâk arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Güzel ahlâk, kemal seviyesindeki olgun bir imanın göstergesi durumundayken, kötü ahlâk da imandaki eksikliğe işaret eder. Çünkü İslâm'da dinamik, harekete geçirici bir iman anlayışı vardır; insanların sadece iman etmeleri değil, aynı zamanda güzel davranışlarda bulunmaları da istenir. Bir keresinde Resûlullah arka arkaya üç defa yemin ederek, "Vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz"buyurur. Orada bulunanlar tarafından,

"Ey Allah'ın Resulü, bu iman etmiş olmayan kimdir?" diye sorulur. Hz. Peygamber (s.a.v),
"Kim olacak, şu komşusu kendisinin haksızlığından, kötülüğünden güven içinde olmayan kimse" diye cevap verir.2 Yine iyiliğin ve kötülüğün ne olduğunu soran kişiye Resûl-i Ekrem'in
verdiği cevap şöyledir: "İyilik, güzel ahlâktır. Kötülük (günah olan şey) de seni içten içe rahatsız eden ve insanların farketmesinden hoşlanmadığın şeydir."3
İslâm ahlâkının kaynağı dinin buyruklarıdır. En başta Kur'ân-ı Kerîm güzel ahlâkın menbaıdır. İslâm ahlâkının şekillenmesinde Kur'an'ın yanında âlemlere rahmet olarak
gönderilen Hz. Peygamber'in sünneti de bir diğer kaynaktır. Zaten bu iki kaynağın birbirinden ayrılmasının imkânsızlığını, yine Kur'an'da geçen, onun yüce bir ahlâk üzere olduğu, 4 onda tâbi olunacak güzel bir örneğin, modelin 5 bulunduğu şeklindeki ifadelerden anlaşılmaktadır. Çünkü
onun yaşayışı, Kur'ân-ı Kerîm'in sanki canlı bir tablosu idi.
Hz. Âişe validemize, Hz. Peygamber'in ahlâkı sorulduğunda, "Siz Kur'an okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kur'an idi" 6 diye cevap vermiştir.
Okurlarımızın da göreceği gibi, güzel ahlâkın yaşanan, yaşanması gereken ve canlı bir hayat
biçimi olduğunu gösterme çabasındadır. Bu bakımdan, başta Hz. Peygamber (s.a.v) olmak üzere, ashâb-ı kiramın ve yine İslâm büyüklerinin sözlerinden ve hayatlarından mümkün olduğu kadar çok örneğe yer verilmiştir.
Yüce Allah'tan dileğimiz, bu eserin muhtevasının hayatımızda
ve bütün toplumda yaşanır olmasıdır.


1 Tirmizî, Radâ', 11 (nr. 1162); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/250; Beyhakî,
Şuabü'l-İmân, nr. 7981; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 5131.
2 Buhârî, Edeb, 29.
3 Buhârî, Edebü'l-Müfred, nr. 295; Müslim, Birr, 5; Tirmizî, Zühd, 55; Beyhakî,
Şuabü'l-İmân, nr. 7995; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 5163.

4 Kalem 68/4.
5 Ahzâb 6/33.

Hiç yorum yok: