29 Kasım 2007 Perşembe

AHLÂKIN İMAN BOYUTU

İslâm dininde ahlâkı imandan ayırmak mümkün değildir. Zira bütün Kur'ânî emirlere boyun eğmek imanın gereğidir. Bu emirlere uymakla da en üstün ahlâkî değerler elde edilir.
Ahlâk bakımından değerlendirilmeye tâbi olan sadece insandır. İnsan dışındaki canlılar ahlâklı veya ahlâksız şeklinde bir değerlendirmeye tâbi tutulamazlar.
İnsan, iyiliğe yönelir ve yeteneklerini o yönde geliştirirse güzel ahlâklı, kötülüğü seçer ve kendini o yönde yetiştirirse kötü ahlâklı olarak nitelendirilir. Şüphesiz İslâm dininin gayesi, insanı güzel ahlâk sahibi yapmaktır. Güzel ahlâklı insanın en belirgin vasfı, kötülüklerden kaçınıp iyilikleri
istemesi ve hayatta onları uygulamasıdır. İyiliğin ve kötülüğün ne olduğunu soran kişiye Hz. Peygamber'in verdiği cevap şöyledir:
"İyilik, güzel ahlâktır. Kötülük (günah olan şey) de seni içten içe rahatsız eden ve insanların farketmesinden hoşlanmadığın şeydir."
67
Daha önce de nakledildiği gibi Resulullah gönderiliş gayesini, ahlâkî güzellikleri tamamlamak
olarak belirtmiştir.
Güzel ahlâk, aynı zamanda kişideki imanın olgun olup olmadığının da göstergesi durumundadır. İman açısından en olgun mümin, güzel ahlâk sahibi olan ve ailesine iyi davranandır"68 hadisi bu hususu dile getirmektedir.
Görüldüğü gibi iman ile ahlâk arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Güzel ahlâk, kemal seviyesindeki olgun bir imanın göstergesi durumundadır. Kötü ahlâk da imandaki ek
sikliğe işaret eder. Çünkü İslâm'da dinamik, harekete geçirici bir iman anlayışı vardır; insanların sadece iman etmeleri değil, aynı zamanda güzel davranışlarda bulunmaları da istenir. Nitekim bu husus değişik vesilelerle Kur'an'da çokça vurgulanır.
"Asra andolsun ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip güzel amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır"69
âyetleri söylenenlerin temeli mahiyetindedir.
İman olumlu ve müsbet davranışları gerektirmektedir. Bu davranışların sergilenmesinde sabır ve haktan sapmama da önemli gerçeklerdir. Ayrıca iyi ve kötü her amelin değerlendirileceği kıyamet gününde, en makbul ibadetin, güzel ahlâk olacağı belirtilmektedir. Çünkü bütün ibadetlerin bir hedefi de insanı güzel ahlâk sahibi yapmaktır. Kıldığımız namazlar, tuttuğumuz oruçlar, verdiğimiz zekât ve sadakalar hep bizi olgunlaştırmak, mükemmel ahlâka ulaştırmak için farz kılınmış görevlerdir. Zira yüce Allah'ın bizim namazlarımıza, oruçlarımıza, zekât ve sadakalarımıza ihtiyacı yoktur. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de,

"Sana vahiy edilen kitabı oku ve namaz kıl, çünkü namaz çirkin ve kötü işlerden alıkor..."70 âyeti, bu ibadetlerin kişiyi güzel ahlâka ve nefis tezkiyesine ulaştırmak için gerektiğini vurgulamaktadır.
İman ve ibadet esasları ile ahlâkî buyrukları kesin çizgilerle birbirinden ayırmak mümkün değildir.

Ebû Şüreyh (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber bir defa arka arkaya üç defa yemin ederek, "Vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz"
buyurdu. Orada bulunanlar tarafından, "Ey Allah'ın peygamberi, bu iman etmiş olmayan kimdir?" diye soruldu. Hz. Peygamber,

"Kim olacak, şu komşusu haksızlığından, kötülüğünden güven içinde olmayan kimse" diye cevap
verdi.71 İman ile ahlâk arasındaki münasebet, gayet açık ve anlaşılır bir şekilde ifade edilmektedir. Güzel ahlâk, tam ve olgun imanın belirtisidir, imanın olgunluğu ahlâkın güzelliğiyle
mümkündür.

67 Buhârî, Edebü'l-Müfred, nr. 295; Müslim, Birr, 5; Tirmizî, Zühd, 55; Beyhakî, Şuabü'l-imân, nr. 7995; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 5163.
68 Tirmizî, Radâ', 11 (nr. 1162); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/250; Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 7981; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 5131.

69 Asr 103/1-3.
70 Ankebût 29/45

71 Buhârî, Edeb, 29.

Hiç yorum yok: