29 Kasım 2007 Perşembe

AHLÂKIN DİNDEKİ ÖNEMİ

Bütün ilâhî dinlerin tek amacı, insanlar için dünya ve âhiret mutluluğunu sağlamaktır. Bunun yolu, Hakk'a kulluk ile halka; yani Hakk'ın yarattıklarına iyi davranmaktan geçer.
Bu yüzden sevgili Peygamberimiz (s.a.v),
"Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim" 42 buyurarak nübüvvetin esasının "güzel ahlâk" temeline dayalı bir sistem inşa etmek olduğunu ifade etmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm onun hakkında, "Sen yüce bir ahlâk üzeresin"43 buyurmaktadır. Yüce
dinimizin güzel ahlâka verdiği önemi anlamak için Kur'an âyetlerine ve Hz. Peygamber'in hayatına bir göz atmak yeterlidir.
İbn Abbas (r.a) diyor ki: "Her binanın bir temeli vardır; İslâm binasının temeli de güzel ahlâktır."
İslâm dini, ahlâka büyük bir kıymet ve önem vermiştir. Aslında İslâm, bir ahlâk, fazilet ve bir hikmet dinidir. Ahlâk ile din birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki unsurdur. Ahlâkı dinden ayrı olarak düşünmek mümkün değildir. Din ve güzel ahlâkın hedefi; mutlu, edep sahibi, kendisine ve topluma yararı dokunan kâmil insanları yetiştirmektir. Her ikisi de insana ve topluma zararlı olan şeylerle mücadele ederler.

Din insanın dünya ve âhiret saadetini hedefler. Ahlâk da insanın ferdî ve içtimaî mutluluğunu amaçlar. Dolayısıyla din ve ahlâk, insanın mutluluğunu hedefe alma konusunda birleşirler.

DİNİMİZ GÜZEL HUYLU OLMAYI EMREDER

Yüce dinimiz, güzel ahlâk sahibi olmak için gerekli olan her şeyi emir ve tavsiye etmiş, kötü olan her hareketi de yasaklamıştır. Toplum içinde huzur, sükûn ve güvenin olabilmesi için, fertlerin ahlâk sahibi olmaları ve birbirlerinin haklarına saygı göstermeleri lâzımdır. Toplum içinde bulunan her insan, haksızlık etmekten, başkalarına zarar vermekten sakınmalıdır. Güzel ahlâklı müslümanlar, Allah ve Resulü katında sevimli olduğu gibi, insanlar nazarında da sevgi ve saygı görürler.
İslâm dini, fert veya cemiyet olarak verdiğimiz sözleri, bağlandığımız taahhütleri yerine getirmeyi, bütün işlerimizde dürüst olmayı, adalet ve insaftan, doğruluktan ayrılmamayı,
yalan söylemekten çekinmeyi, herkesle iyi geçinmeyi, gösterişten sakınmayı, her işte iyi niyetli olmayı, içimizi, dışımızı temizlemeyi, başkalarının iyiliğini istemeyi emreder. İffetli, sabırlı, sebatlı, cesaretli, mütevazi olmayı, kötü ahlâk ve davranışlardan son derece kaçınmayı tavsiye eder.
Dünyada işlediğimiz büyük küçük, hayır şer, bütün amellerimizin âhirette hesabını vereceğimizi, hayrın ebedî saadete erdireceğini, şerrin ise hüsrana götüreceğini, işlenen en küçük hayrın da şerrin de karşılığının görüleceğini hatırlatır.
Peygamber Efendimizin (s.a.v) güzel ahlâka ait sayısız emir ve tavsiyeleri, İslâmiyet'te ahlâka verilen önemin büyüklüğünü gösterir.
Muâz b. Cebel'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Yemen'e vali olarak giderken ayağımı üzengiye koyduğum sırada Hz. Peygamber'in (s.a.v) bana son öğüdü, 'Ey Muâz! İnsanlara karşı iyi ahlâklı ol' olmuştur."


Hz. Peygamber (s.a.v), "Allahım! Suretimi güzel yarattığın gibi ahlâkımı da güzelleştir"45 diye çokça dua edermiş.
Sahabenin büyüklerinden Ebü'd-Derdâ bir gece,
"Allahım! Suretimi güzel yarattığın gibi ahlâkımı da güzelleştir" diyerek çokça yalvarmış, dua etmişti.
"Yâ Ebü'd-Derdâ, bütün gece, dua ve niyazınız hep ahlâk güzelliği hakkında oldu" denilince, Ebü'd-Derdâ (r.a),
"Müslüman bir kul, ahlâkını güzelleştire güzelleştire, nihayet güzel ahlâkı onu cennete götürür. Bunun gibi ahlâkını çirkinleştire çirkinleştire de çirkin ahlâk onu cehenneme sokar"46 buyurmuştur.
Zâhidlerden biri demiştir ki: "Güzel ahlâk, insanı iyi amellere ve cennete götürür. Kötü ahlâk ise kötü işlere ve cehenneme götürür."
Görülüyor ki İslâmiyet'te iman denilince İslâm'ı, İslâm denilince de güzel ahlâkı hatırlamak gerekir.

42 Mâlik, Muvatta', Hüsnü'l-Hulk, 1 (nr. 8); Buhârî, Edebü'l-Müfred, nr. 273; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/381; Beyhakî, Şuabü'l-imân, nr. 7978; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 5217; Tebrîzî, Mişkâtü'l-Mesâbih, nr. 5096; İbn Kesîr, Şemâilü'r-Resûl, s. 59.
43 Kalem 68/4.
44 Mâlik, Muvatta', Hüsnü'l-Hulk, 1; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/236; Münzirî, et-Terglb ve't-Terhfb, 3/409; Hâkim, el-Müstedrek, 1/54, 4/244; Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 8023; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 5246; Tebrîzî, Mişkâtü'l-Mesâbih, nr. 5095.
45 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/403; Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 8542; Ebû Ya'lâ, Müsned, nr. 5075; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, nr. 12657; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 5197; Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1/371 (nr. 566); Tebrîzî, Mişkâtü'l-Mesâbih, nr. 5099.
46 Buhârî, Edebü'l-Müfred, nr. 293; Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 8545.

Hiç yorum yok: